Vur Kapıyı Gir İçeri!
VUR KAPIYI, GİR İÇERİ!
Bir gün Anadolu davasının savaşçısı olan arkadaşını son yolculuğuna uğurlamak amacıyla gitmiş olduğu ziyarette, arkadaşının hastalığı epeyce ilerlemiştir. Artık son demlerini yaşayan arkadaşı titremekli hâliyle şairimize “hoş geldin” der. Bu hâl karşısında ise arkadaşına verdiği cevap mânidardır:
“Ne titriyorsun. Sen ve ben herkesin Allah lafzını ağzına almaktan korktuğu bir devirde bu işin bayraktarlığını yaptık. Durma, vur kapıyı, gir içeri”
( Mustafa Karaosmanoğlu – Kendi Kurduğu Hayalin İçini Dolduran Adam )
Ömrünün son dönemlerinde “İslami Sosyalizm”, “Milliyetçi Sosyalizm” gibi kavramlar yüzünden Necip Fazıl ile Nurettin Topçu’nun arası bozulur. Emin Işık Hoca, bu iki dev ismin küsme ve barışma sürecini şöyle anlatır: “Necip Fazıl, İslam’ın başka hiçbir sözcüğe ihtiyaç duymayacağını söyleyerek Nurettin Topçu’yu eleştirir ve araları bozulur. Bu durumdan hoşnut olmayan her iki tarafı da seven kişiler onları barıştırmak isterler ve hasta yatan Topçu’ya, ‘Necip Fazıl seni ziyarete gelecekmiş ama tepkinden çekiniyor.’ derlerken Necip Fazıl’a da Topçu’nun, ‘Herkes ziyaretime geldi ama Necip Fazıl gelmedi, acaba hastalığımı duymadı mı?’ dediğini söylerler. Necip Fazıl, hemen Topçu’yu ziyarete gider. Topçu’nun odasına girdiğinde coşkuyla ‘Nurettin, senin ruhunun ıstırabının yanında bedeninin ıstırabı nedir ki? Hiç kimse Allah diyemezken biz Allah dedik. Şimdi orasının (Cennetin) kapısını tekmele de dal içeri!’ der. Nurettin Topçu, Necip Fazıl’ın gelmesinden memnun bir şekilde ‘Onu ancak sen yaparsın Necip!’ der.”