Kadın Aforizması
KADIN AFORİZMASI
Kadın, bütün bir problemdir; ince bir mesele, bir dâva… Kadın ve erkek birbiriyle sevgi ve fedakârlık tezahürleri içinde devamlı bir harp, gizli bir mücadele halindedirler. Bu harbin (strateji) ve (taktik) hususîlikleri, ruh kanunları yönünden en büyük harplerdekinden daha girift, dolambaçlı ve çetin… Şahsiyetini bir manto gibi kadınına giydiremeyen erkekse daima mağlûp… Bu bakımdan erkekte kadına hakimiyet fizik ve fizyolojik kudretinin çok üstünde bir şey, bir kafa ve ruh unsurudur. Kadını, kafanız ve ruhunuzla kafasından ve ruhundan yakalayacaksınız. Fizik ve fizyolojik kuvvetiniz de işte bu kudrete refakat edecek… Bizde kadını yalınız madde cephesiyle ele alanlar, sadece “zampara” tabirine müstehak, sefil bir sınıftır ve aralarında mânaya dikkât eden hemen hemen yoktur. Zaten romanımızda da kadın, ya erkeği yıkan, yahut erkek tarafından yıkılan bu “mesele” cephesiyle yoktur. Sadece bazen hissî ve (dramatik) âdi çapkınlık hikâyeleri… Bu noktadan hem edebiyatımızdaki roman, hem de cemiyetimizdeki kültürlü kadın seviyesindeki düşüklüğü anlayabilirsiniz. Kadın, ezmekten çok, ezilmekten hoşlanır. Bu kaba bir eziliş değil, erkeği böyle bir fethe memur etmekte derin bir haz ve fahr payı arayan, göz- yaşı içinde mesut bir sarsılış… Erkek, saadetini ve şahsiyetini işte bu, zarif ve rakik sarsmada, kadın da zevkini ve hüviyetini bu sarsılmada bulur. Erkeği erkek, kadını da kadın yapan hilkat sırrı… Manevî mânada ipek bir halı üzerinde yürür gibi kadın cenazelerine basarak geçemeyen erkek, cinsinin memuriyetini bütünleştirebilmiş ve kadına kadınlığını öğretebilmiş değildir. En küstah bir kadına gardrop şaşkınlığı verecek ve çorabın nasıl çekildiğini bile unutturacak bir dalgınlık havası aşılayamazsanız, kendinizi başarılı sayamazsınız!
(Bâb-ı Âli, Büyük Doğu Yayınları, 7. Baskı / s 100-101)