Üstad Ve Büyük Doğu
ÜSTAD VE BÜYÜK DOĞU
Şair Murat Kapkıner’in eski bir dergide (Yeryüzü) yayınlanan röpörtajından alıntı yapmak istiyorum. Büyük Doğu Mecmuası ile ilgili…
Şöle diyor Şair Murat Kapkıner kendisine yönelik bir soruya cevabında :
_ Büyük Doğuları bir kenara alalım bir kere. Çok farklı bir şeydi O. O edebiyat dergisi değildi. Onu değil bizim edebiyat dergileriyle, hiç bir dergiyle kıyas edemeyiz. Büyük Doğu’nun yayın kurulunda benim arkadaşlarım vardı.
Bakın size bir anektod anlatayım, bir arkadaşım bana anlatmıştı. Bu arkadaş bir işi dolayısıyla Doğuya gidiyor. Sabahın erken saatlerinde şu an ismini hatırlayamadığım bir şehre ulaşıyor, ana caddede bir kuyruk görüyor , bu kuyruk bir gazete bayiiyle alakalı. Dikkatini çekiyor ve soruyor:_ Bu saatte burada ne arıyorsunuz? Aldığı cevap çok çarpıcı: “Bugün Büyük Doğu gelecek!”
_ Büyük Doğu öyle bir aksiyon icra ediyormuş ki; insanlar Doğu İllerinde bayide bekleyip kuyruk oluştururlarmış, dergi geleceği zaman. Ve gelince de hemen kapışılırmış. Muazzam bir tıraj ve bütün bir Türkiye’yi kapsıyor, tam bir aksiyon dergisi.
_ Evet insanların kara borsada şeker ya da yağ kuyruğunda beklemeleri gibi, bir dergi için bayide kuyruk olup beklemeleri çok ilginç. Herhalde bu Büyük Doğu’dan başka hiç bir yayına nasip olmamıştır.
BİR ANEKDOT DAHA: 3 GÜN SONRA GÖRÜRSÜN!
_Mustafa Miyasoğlu’nun yıllar önce Vakit’de yazdığı bir yazıdan, çok ilginç bulduğum için ve sizlerle paylaşmak istediğim için arşivimden arayıp çıkardım , Aziz Gönüldaşlarım ;
Yazı şöyle başlıyor:
Necip Fazıl Kısakürek, Büyük Doğu dergisini yayınlamaya başladığı 1943 ten ölüm tarihi olan 1983 yılına kadar aralıksız tam 40 yıl bir davanın sözcüsü olmuş, bu yolda bir çok çilelere katlanmıştır. Tek parti döneminde Matbuat Umum Müdürü imzası ile bir genelge yayınlanarak resmen “Allah ve ahlaktan bahsetmenin yasak” sayıldığı bir ortamda Hakk’ı tebliğ etmiştir. Şair ve tiyatro yazarı olarak resmen tanınmayı ve okul kitaplarına girmeyi önemsemeyişi , dünya nimetlerinden çoğunu terk edip hapse girmeyi göze almış bir şahsiyeti, bu günlerde 17. vefat yoldönümü vesilesiyle yeniden anmaya ve anlamaya çalışıyoruz.
Her nesilden pek çok insanın hidayetine vesile olan bu dava adamının ölümünden 1 hafta sonra kendi halinde bir vatandaş Büyük Doğu yayın evine gelerek başından geçen enteresan bir hadiseyi şöyle anlatıyor:
_”Bir hafta öncesine kadar Necip Fazıl’ı bilmediğim gibi dünyadan da habersiz yaşıyordum. Bir gece yarısı herzamanki adetim üzere, sarhoş bir halde Boğaz’daki banklardan birine oturmuş, denize bakıyordum.Suları yara yara bir Yunus balığı sahile yaklaştı, önümde ağzını açarak durdu. Ağzından beyaz sakallı heybetli bir insan başını çıkardı, eliyle beni işaret ederek; “3 gün sonra görürsün!”dedi ve kayboldu.
Ben artık 3 günlük ömrümün kaldığına hükm ederek herşeyi bıraktım, tevbeye başladım ve Eyüp Sultan Mezarlığının çevresinden ayrılmadım.
Gerçekten 3 gün sonra , asker kordonu altında mezarlığa getirilen bir cenazenin defn edilmesine şahit oldum. Mezara indirilen ölünün yüzünü, son anda görmek isteyenler için açtılar ve bende sokulup baktım, tabi çok şaştım; çünkü 3 gün önce balığın azından çıkıp beni tehdit eden insan oydu ve Necip Fazıl olduğunu orada öğrendim.
Bir haftadan beride kitaplarını okuyorum. Üstad gider ayak beni de uyandırdı Allah ondan razı olsun.”