Necip Fazıl Tekirdağ’da

NECİP FAZIL TEKİRDAĞ’DA

İsmail KILLIOĞLU

Necip Fazıl Tekirdağ’da
Kendi ifadesiyle; “Rüzgâr öyle esti, öyle esti ki, / Her şey uçup gitti, kaldı Yaradan. / Ayna düştü, hayal, perdelerdeki / Bir akisçik gibi çıktı aradan./ (…) Seni çağıran var, ta maveradan!” (Ta Maveradan, 1958) çağrısının gerçekleşmesinden 13 yıl sonra, Ustad Necip Fazıl’ı Tekirdağ’da yâd etme fırsatı düştü.

Tekirdağ EGITIM-BIR’in gayretli, edepli ve muhabbetli başkanı edebiyat öğretmeni Fuat Asim Arvas, üstadı yâd etmeye çağırdı bizleri, 24 Mayıs Cuma günü akşamında Halk Eğitim Merkezi’nde düzenlenen panele Prof. Dr. H. Bekir Karlığa, Prof. Dr. Necip Taylan, yazar Zubeyr Yetik, Bahçelievler eski belediye başkanı Muzaffer Doğan ile bazı dinleyiciler katildik. Salonu dolduran dinleyicilerin gençlerden oluşması geleceği kucaklayan bir umudu işaret eder gibiydi.

Bizde alışılmış (ne yazık ki!) anma törenlerinin adeta basmakalıp ifadeleri asan bir yaklaşım ortaya çıktığı için, kendi payıma istifade ettim, mutlu oldum. Necip Fazıl üzerine örtülen ya da örtülmek istenen o bildik duygusal lehte ve aleyhte tutum yoktu bir kere. O, yüzyılımızın Anadolu coğrafyasında uç veren ve kökleşen İslami düşünce geleneğinin M. Akif, Said Nursi boyutunun üçüncü şahsiyetiydi. Akif ve Necip Fazıl sanat-düşünce kökleşmesini farklı tellerde, ama ayni ilke ve iman temelinde çığırırken, Said Nursi iman ve ahlak alanında kolaçan etti.

Meselemiz, davamız kültür ve medeniyette, o da eğitimde odaklandığına göre, iste bu noktada durup değerlendirme yapma, yapılanı gözden geçirme, yapılacak olanı belirleme şart olmaktadır. Panelde bu yaklaşım sozkonusuydu.

M. Doğan, hayati ve sanatını anlatmaya çalışırken, Necip Fazıl’ın kültür ve medeniyet mücadelesinde oluşan şahsiyetini yakalamaya çalıştı.

Onun kültür ve medeniyet mücadelesinde dayandığı temel ayrımlardan biri olan Doğu ve Bati belirleyicilerini Prof. Taylan, felsefenin külli bakış açısından ortaya koydu. Gerçekten Necip Fazıl’da Doğu, yapılan kapsamlı tahliller sonunda İslam’a eklemlenir. Kuskusuz bu eklemleme keyfi olmaktan uzak, tam anlamıyla akil süzgecinden geçirilmiş bir ameliyeye dayanır. Batı da öyle. Taylan’ın ifadesiyle “Bati, İslam’a (Doğu’ya) göre kendini belirlemektedir.” “İdeolocya Örgüsü”nde Doğu ve Bati’nin akil temelinde yapılan tahlilleri bunu gösterir. Ve bu genel bakış çerçevesi içinde bir dünya görüsü sunar.

Prof. Karlığa, bir İslam düşüncesi uzmanı ve sağlam yargılara ulaşmış bir bilim adamı kimliğiyle Necip Fazıl’ın çağdaş İslam düşüncesi açısından değerlendirmesini yaptı. Aslolan da Necip Fazıl’ın bu türden değerlendirme çalışmalarına konu edilmesidir. Karliga’ya göre 19. yy. sorunları çağdaş dünyanın istemleri ve İslam’ın ilkeleri ölçeğinde tahlil eden Tunuslu Hayreddin Pasa, Ahmet Cevdet Pasa ve Prens Said Halim Paşa’lar olmuştur. 20. yy.da M. Akif, Said Nursi ve Necip Fazıl’dır.

Zubeyr Yetik, Necip Fazıl’ın mücadelesini ve bu mücadelenin fikri farklılık ve yeniliğini nefis tespitleriyle, ama kısaca ortaya koydu. Kısacası çok bildiğimizi sandığımız Necip Fazıl’ın üstündeki sis perdesini araladığımız ölçüde İslam düşünce geleneğinin geldiği noktayı tespit etmemiz mümkün olabilir. Bu tespitleri yapamadığımız surece meseleleri ne kavrayabilir, ne de çözümü için öneriler sunabiliriz.
(ZAMAN-Arşiv)

Share

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.