İğreniyorum!

İĞRENİYORUM!

Elimden doğruca, güzelce, iyice bir yazı mı çıkıyor ? İğreniyorum! Hâlâ bu memlekette doğru, güzel ve iyi olanı savunma gayretimden, bu gayretin boşluğunu anlayamamak enayiliğinden iğreniyorum!

Bir hadise oldu mu, kurban gidenlerin ailelerine hep aynı şahıslar ve makamlarca çekilen beylik telgraflardan ve üzüntü laflarından iğreniyorum.

Olanlar ortadayken, hep bugünü yarına erteleyici ve gelmeyecek bir istikbale ısmarlayıcı ‘cek’ ve ‘cak’ edatlarından iğreniyorum!

“Istırabımı görmeyen körün suratına tükürmek istiyorum” diyen Fransız şairinin ruh haletiyle, 40 küsur yıldır kısır nesillere tükettiğim nefesten iğreniyorum.

(Perikles) gibi (Attik) Yunan medeniyetinin en haşmetli ve her şeyi tamam cemiyetinde, (Lirik) şiirin babası (Pindaros) şöyle der: ‘Meğer bütün bir ömür katırlara saman yerine çiçek sunmuşum! ‘… Ben de aynı meraret duygusuyla güneşi cepte kaybetmiş bir topluma bu sırrı anlatamamanın sefaletinden iğreniyorum!

Dudaklarla kalbler arasındaki mesafeden, her akşam başına yorganı çeker çekmez uyuyuveren nefs muhasebesi yoksunu eyyamgüder politikacıdan, tecrit kampı ve iman zindanı haline getirdikleri camilere hissizce girip çıkan marka Müslümanlarından iğreniyorum! Gördüğü şeyi nasıl görebildiğini izahtan acizken, gözüyle görmediği için Allah’ı inkar eden maddeciden iğreniyorum!

Posayı cevher sanan kabuk milliyetçisinden, çile çekmeden olmaya bakan ezberci medeniyetçiden, hayat ağacını devirmeyi ve nurlu meyveleriyle ateşe atmayı inkılâp sayan devrimbazdan ve bunlara inananlardan, kapılanlardan iğreniyorum!

Hâsılı, dil adına dilden, ev adına elden, vatan adına vatandan ve köy, köylü, şehir, şehirli, gazete, dergi, kitap, mektep, talebe, muallim, polis, memur, kanun, nizam, kadın, erkek, dost, ahbap ne varsa bunların gerçekleri adına hepsinden iğreniyorum!

Ötesi var mı? …

Ağlayamayan, anlayamayan, içini kanatamayan, yumruğunu sıkamayan insandan, Allahın Kur’anda ‘belhüm adal-Hayvandan aşağı’ diye andığı iki ayaklılardan iğreniyorum!

(17 Mart 1980)

(Rapor 7-9, Büyük Doğu Yayınları, 2. baskı / s. 164-165)

Share

You may also like...

1 Response

  1. Ahmet Kemal YILDIZ dedi ki:

    Eyvallah… Ben de bu yazı üstadın hangi eserinde geçiyor diye soracaktım…. Tevafuk oldu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.