Nefs-i Aziz
NEFS-İ AZİZ
Son çeyrek asır, idare, iktidar, ticaret, iş adamlığı, tek kelimeyle muvaffakiyet sahasında, karşımıza son derece (standardize) bir tip çıkardı:
“Nefs-i Aziz” tipi…
Bu tip umumiyetle göbeklidir, aklınca şıktır. Karamanlı bakkallar gibi her haliyle kaba ve görgüsüz ve servet iddiasındadır. Aman, ne müteazzım ve ne küstahtır! Suratı kasvetli ve asık ve bakışı tahkir edicidir. Bütün ceberrûtuna rağmen ruhunda gayet sinsi ve mahrem bir korkaklık ukdesi yaşatır. Umumiyetle, tanımadıklarına, yani “Millet” dedikleri kitleye karşı fevkalâde emniyetsiz ve itimatsız bir tavrı vardır. Bir iyilik ederken bile bunu aziz nefsinin bir kefareti halinde lütfettiğini gizleyemez. Nazarında, kendisine yalvarıp, iş, himaye veya para isteyenlerle, hiçbir şey istemeksizin onu boğacak veya suratına tükürecek gibi bakıp geçenler arasında bir yakınlık veya uzaklık farkı yoktur. Dalkavuğu tarafından da, düşmanı tarafından da nefret edildiğini, sadece nefret edildiğini bilir. Zira kendisi, nefret etmeye, sadece nefret etmeye mecburdur. Göz bebeklerinde, en küçük vecd, en miskin aşk, en basit iman, en kırıntı samimiyet, en biçare merhamet ve şefkatten eser aramayınız!
Sinirli ve tahammülsüzdür. Uzun uzadıya lâf ve dert dinlemeyi sevmez. Nabzına göre şerbet veren dalkavuğun kısa ve (komprime)nüktelerinden başka hiçbir şeye, hele fikir ve tahlile asla tahammül edemez. Hiç kimse, onun kadar cahil, onun kadar irfan züğürdü olamaz. Yemeğini, yediği mahlûkun kaatili gibi yer; alâkalandığı ve belki pek kolay temin ettiği kadınlarda, kana ve haysiyete susamış bir sülük intibaından ve bir miktar paradan başka hiç bir izi mevcut değildir. (Kolosal) ahmaklığına rağmen (bezik) oynarken ve benimsediği işleri takip ederken gösterdiği deha ve hesaba şaşmamak elden gelmez.
Bu tipin her zerresinden, her mesamesinden, her tavrından, her işinden yalnız şu mâna tüter:
– Her şey “nefs-i aziz” içindir ve ben bir nefs-i aziz heykeliyim!
Son çeyrek asrın nafiz adamı budur, kaadîr adamı budur, reisi budur, müdürü budur, tüccarı budur, başmuharriri budur; budur oğlu budur ve bu mücerred tipin başlıca müşahhas karargâhları bazı Ankara otelleridir. Bu tip, sonradan gelme, Ankaralıdır. Kısacası, son çeyrek asrın en canlı eseri budur!
Gelin de şimdi, bu tipin ağzındaki “inkılâp” kelimesine dayanın!
İşte, inkılâp perdesinin fonundaki canhıraş karaltı!.. Budur: “Nefs-i aziz”…
(1952)
(Çerçeve 2, Büyük Doğu Yayınları, 2. Baskı / s. 119-120)