Üstad’ın Duası

ÜSTAD’IN DUASI

Duayı kabul eden, dilekleri veren, vermeyi murad edince el açtıran, ancak sevdiği kuluna dua ettiren, sevmediklerinin elini ve dilini bağlayan ve kendisine yönelmekten alıkoyan Allahım!..

«Bizi affet!..

Biz, Sevgilinin nuruna lâyik olmaktan düstügümüz için bu hâle geldik.
O’na lâyik olabilmek kimsenin haddi degil… Fakat lâyik olunamayacagini bilmenin liyâkati herkesin vazifesi…Iste bu son incelige lâyik olamadigimiz için bu hâle geldik.

O nur öyle bir nur ki, ona lâyik olmakta, topyekûn zaman ve mekâna, bu dünyaya ve ötelere mâlik olmak var… Bu liyâkatten düsmekte de, her türlü mahrumluk ve mahkûmluk…

Her türlü mahrum ve mahkûm olduk.
Bizi affet!..

O Nur’un vecd ve aski üzerimizdeyken, denizlere, yelkenleri ipekten ve çipalari altindan kalyonlar indirdik; karalara da, yolunu virâneye çevirmek yerine mamureye döndüren ordular saldik. Padisahlara «ayaga kalk, kanun huzurundasin» diye ihtar eden hâkimler yetistirdik. Müsbet bilgiler, madenî âletler, kesifler ve buluslar, hep o Nur’un kendi fert ve cemiyet aynalarimizda tecellisinden… O Nuru körlestirince de Sarkin son 5 asirlik macerasi içinde bir zamanlar yaban domuzu hayati süren Garplinin sürü hayvani olduk.

Son 150 yil içinde bizi bu hâlden kurtarmak isteyen hiçbir davranis sifa getiremedi. Zira o Nur’a yeniden liyâkat ve bu liyâkati yeni zaman ve mekâna tatbik etmek suurlastirilamadi. Ters yollara sapildi. Bu, ilerinin ilerisi suurun sahiplerine «mürteci» dediler; ve onlari, asil din gözünde suçlu, o Nur’a liyâkati sifira indirici, vecd ve ask mahrumu, din ve hikmet cahili kara yobazdan ayiramadilar.

Onlari, bize böyle muamele ettikleri için degil bizi, bu muamelenin altindan kalkamadigimiz için affet!..

Yildizlarin, içinde birer cam zerresi gibi küçük kaldigi, piril piril kaynastigi sonsuz rahmet denizinin sahibi, sen bizi affet!..

Bizi, boynumuza taktiklari asirlik idam ipini kravat diye tasidigimiz için affet!.. Tek kelimeyle, «Müslüman» yaftasi altinda Müslüman olamadigimiz için affet!..
Ve, bize; kendi öz yurdunda asirlardir lütfen iskâna tâbi muhacirlere benzeyen gerçek Müslümanlara, o Nur’a liyâkatin en ileri derecesine bahset; ve ebediyet bestesinden sarkimizi âhenk helezonlariyle gönüllere nakset!..

Duamiza öyle bir tesir ver ki, kezzabin mermeri yedigi gibi nefesimizin bütün oyuncak mabutlari yakip erittigini, senin mücerret ve münezzeh birligin etrafinda hiçbir inanis pürüzü birakmadigini görelim; ve sun’i teneffüsle açilan bir baygin seklinde bu milletin yavas yavas dogrulduguna sahit olalim!..

150, derken 50 yildir ruhumuzu ve maddemizi helâk edici her ne yapilmissa bütün bunlarin karsisinda salhane koyunu gibi seyirci kaldigimiz ve hâlâ böyle kalmakta devam ettigimiz için bizi affet ve sen imdat et!..»

[Mümin-Kafir (Vecdimin Penceresinden), Büyük Doğu Yayınları, 7. baskı / s. 80-81-82]

Share

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.