Necip Fazıl’ın Hayatı – Bir Asra Yakın Bir Ömrün Kronolojisi
NECİP FAZIL’IN HAYATI
BİR ASRA YAKIN BİR ÖMRÜN KRONOLOJİSİ
(26 Mayıs 1904-25 Mayıs 1983)
26 Mayıs. İstanbul’da Çemberlitaş’tan Sultan Ahmed’e doğru inen sokaklardan birinde, 2. Abdülhamid Han’a Ermeni komitacılarınca yapılan bombalı suikast hadisesinin tarihi mahkemesini yapan, İstanbul Cinayet Mahkemesi ve İstinaf Reisi Maraşlı Kısakürekzâde Mehmet Hilmi Efendi’ye ait büyük bir konakta açar gözlerini dünyaya, Necip Fazıl… Daha sonra yazdığı “Bir Yalnızlık Gecesinin Vehimleri” isimli hikayesinin mekânı işte bu konaktır. Babası Abdülbâki Fazıl bey, annesi ise Mediha Hanım. Baba kökü, Maraş’ın en eski ailelerinden Kısakürekoğulları’na bağlı. Kısakürekler, Yavuz Sultan Selim devrinde Maraş’ta hükümet konağına bağlı bir kol… Anne ise Akdeniz taraflarından gelip Aksaray’a yerleşen fakir bir ailenin kızı.
1906
İki yaşında. Eski Halep valisi Salim Paşa’nın kızı, -babaannesi Zafer Hanım’ın Sarıyer’deki köşkünün üst katında bir gün beşikten yuvarlandığı ve bütün köşk halkını telaşa verdiği sene…
1908
İkinci Meşrutiyet’in ilanı… O yıllarda İstanbul’a gelen ilk otomobillerden birini, Necip Fazıl’in babası satın alır. Hastalıklarla geçen yıllar.. “Bütün çocukluğum, ilk çocukluğum hastalıklarla geçti. On-onbeş yaşıma kadar, bir çocuğun çekmesi mümkün ne kadar hastalık varsa hemen hepsini çektim” diyecektir daha sonraları. Ve aşırı denebilecek ölçüye vardırılan yaramazlıkları ömür boyunca alnının sağ tarafında sağ kaşının üstünde taşıdığı yarayı bu yıllarda alır. Babasının aldığı arabanın altına girip aletlerini kurcalarken, yaralanır. Babası “Mekteb-i Hukuk”u bitirir ve Mehmet Hilmi Efendi’nin zorlamasıyla eşi Mediha Hanımla çocukları Necip Fazıl ve Selma’yı da alarak, tayin edildiği Bursa’ya götürür. Çok geçmeden İstanbul’a dönerler.
1909
Uydurma 31 Mart Vak’ası… Padişah 2. Abdülhamid Han’ın tahttan indirilerek sürgüne gönderildiği sene. İlerde Abdülhamid Han hakkında büyük bir eser yazacak ve Onu memleket gençliğine “Ulu Hakan” olarak tanıtacak olan Necip Fazıl olup bitenlerden habersiz, dedesi Mehmet Hilmi Efendi’den ilk okuma yazmayı öğrenmekle meşguldür… “Dört-beş yaşında su gibi okuyup yazıyordum” diyecektir sonraları. Hastalıkları bir türlü bitmez. Meşhur Kadri Reşit Paşa, konağın değil, daha çok çocuk Necip Fazıl’ın doktorudur.
1910
Çok kısa bir mahalle mektebi devresi vardır. Büyük babası Hilmi Efendi’nin himayesine aldığı Balkan Harbi yaralılarından Mustafa Efendi isimli bir zattan Kur’an dersi almaya başlar. Bir taraftan da roman tiryakiliği… Babaanne Zafer Hanımefendi, “Büyük babası sayesinde kendisini tam serbest hisseden fevkalade haşarı torununun ruhunu kamaştırmak uyuşturmak için bir (narkoz) uyuşturucu keşfeder.” Yaramazlıklarından kurtulmak için onu roman okumaya alıştırır…
1912
Dedesi Hilmi Efendi O’nu kendi eliyle Gedikpaşa’daki Fransız mektebine yazdırır. Çok geçmeden oradan alınarak aynı semtteki Amerikan Koleji’ne verilir. Kolejden de çabucak usanır ve ayrılır. Mektebe giderken Gedikpaşa bakkallarından beş kuruşun kırkta biri olan beş paraya alıp yolda yediği peynir-ekmek, o günlerden unutamadığı hatırası…
1913
Hilmi Efendi, Büyükdere’de bir yalı satın almıştır. Necip Fazıl’ı o yalıda görürüz bu yıllarda. Büyükdere Emin Efendi Mahalle Mektebine devam etmektedir. Kızkardeşi Selma’nın ölümü üzerine, annesi bir süre için İsviçre’ye gider. İsviçre’de büyük dayısı vardır. Emin Efendi’nin mektebinden sonra Büyük Reşit Paşa Numune Mektebine devam eder. Oradan da ayrılarak, ileride Büyük Doğularda yazılar yazacak olan Raif Ogan’ın müdürlüğünü yaptığı, Peyami Safa’nın mübassırlık (gözetleyicilik) ettiği, Rıza Tevfik’in de felsefe dersleri okuttuğu, Vaniköyü’nde, serasker Rıza Paşa yalısındaki “Rehber-i İttihad-ı Osmanî” mektebine leylî (yatılı) olarak verilir.
1914
Patlak veren Dünya savaşı. Annesi İsviçre’den döner. Heybeliada’da oturmaya başlarlar. Heybeliada Numune Mektebine kaydolur. Büyükbabası Mehmet Hilmi Efendi’nin ölümü. Numune mektebini bitirir bitirmez, Bahriye mektebinin kabul imtihanlarına girer ve kazanır. “Mekteb-i Fünun-u Bahriye-yi Şahane” talebesidir artık. Bu okulun namzet ve harf sınıflarında beş sene okuyacaktır. Şiire burada başlar. Talebelerden hayatlarının en çarpıcı vak’asına dair birer ödev isteyen edebiyat öğretmenine “Büyük Babamın Ölümü” isimli bir yazı verir ve öğretmenin dikkatini üzerine çeker. Daha sonraki yıllarda Diyanet İşleri Başkanlığı yapacak olan Ahmet Hamdi (Akseki), Yahya Kemal (Beyatlı), Hamdullah Suphi, bu okuldaki hocalarındandır. Bir de Edebiyat öğretmeni İbrahim Aşkî Bey vardır. Kendisine ilk tasavvuf zevkini aşılayan ve bu duyguyu uyandıran insan, Bahriye mektebinde “Talebe Yazılan” ve “Nihal” isimli, el yazması haftalık mecmualar da çıkarmaktadır. Herkes okulda kendisini “şair” diye çağırıyor. Nazım Hikmet, Nizametten Nazif, geleceğin cumhurbaşkanı Fahri Sait Korutürk, okul arkadaşlarından.
1915
İstanbul işgal altındadır. İstanbul’un sokaklarını bir taraftan, renk renk, biçim biçim İngiliz, Fransız, İtalyan askerleri; diğer taraftan Komünist İhtilali’nin zulmünden kaçıp gelen Beyaz Ruslar çekirge gibi sarar. Okul tatilinde, annesiyle birlikte, Erzurum’daki polis müdürü olan dayısının yanına giderler, kışı orada geçirip dönerler. Dayısının Kasımpaşa’da tuttuğu küçük bir evde oturmaktadırlar. Babası 33-34 yaşlarında ölmüştür.
1921
Darülfünun Felsefe Şubesine kaydolur. Bahriye Mektebinde olduğu gibi burada da talebe arasında yaşça küçük olan birkaç kişiden birisidir. “Yeni Mecmua”nın fikri idaresini eline tutan Yakup Kadri (Karaosmanoğlu), o günlerde ilgisini çekenlerden… Şiirlerini ona götürürdü.
1922
Yahya Kemal’in, Ahmet Haşim’in, Halide Edip’in, Refik Halit’in, Fuat Köprülü’nün yazdığı “Yeni Mecmua” da şiirleri çıkmaya başlar. Tasavvufi bir hava tüten bu şiirlere ve bu şiirlerin sesine karşı herkeste büyük bir alâka… Öyle ki, Ahmet Haşim “Çocuk, bu sesi nerede buldun sen?” diyerek alâkasını gizleyemez. Darülfünunda, Ahmet Kutsi (Tecer), Ahmet Hamdi (Tanpınar) arkadaşları…
1923
Cumhuriyet ilan edilmiştir. O yıllarda Beylerbeyi’nde oturmaktadırlar. Peyami Safa ile arkadaş olduğu sene.
1924
Dârül Muallimin-i Aliye’dedir. (Yüksek Öğretmen Okulu). Maarif Vekâleti, Avrupa üniversitelerinde tahsile göndereceği ilk Cumhuriyet talebeleri için bir imtihan açar. Necip Fazıl da imtihana girer ve iyi derece ile kazanır. Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu idaresindeki “Anadolu Mecmuası”nda da şiirleri çıkmaktadır. Hakkı Tarık Us’un çıkardığı “Vakit” gazetesinde yazdığı bir röportaj ile gazeteciliğe başlar.
1925
Galata rıhtımında (Bormida) isimli büyük bir vapurla Marsilya’ya hareket. Gidenler arasında Suat Hayri Ürgüplü, Burhan Toprak, Cemil Sena, Namdar Rahmi gibi ilerde ülke çapında isim yapacak olan kimseler de var. Necip Fazıl Paris, Sorbon Üniversitesine gidiyor. Uğurlamaya gelenlerden, hocası M. Şekip Tunç’un bir sözü vardır: “Tarihin malı olduğunu unutma”. Yedi günde Marsilya’ya varırlar. Sorbon üniversitesi Felsefe Bölümünde okur, Okulu yarıda bırakarak yurda döner. Bu sene “Örümcek Ağı” isimli ilk şiir kitabını yayınlar.
1926
Önce bir Hollanda bankasında işe girer. Osmanlı Bankasına geçer. Ceyhan şubesine tayini çıkar. Bu yıldan 1939 yılına kadar Hollanda, Osmanlı Ziraat ve İş bankalarında çalışacak, müfettişliğe kadar yükselecektir.
1927
Ceyhan’dan İstanbul’a döner. Giresun’a tayin edilir. Annesini ve anneannesini de yanına götürür.
1928
Henüz harf değişikliği yapılmamıştır. O günkü harflerle “Kaldırımlar” isimli ikinci şiir kitabını çıkarır. Yakup Kadri, İsmail Habip, Nurullah Ataç, Yaşar Nabi onu öven, göklere çıkaran yazılar yazarlar. Adı Artık “Kaldırımlar Şairi’dir. Yaşar Nabi: “Bir mısrası bir millete şeref verecek şair” diye anar onu… Cumhuriyet gazetesinin Peyami Safa İdaresindeki “Edebiyat sayfası”nda tahliller ve hikayeler yazmakta, bir taraftan da Fransız otomobilleri satan “Milli Oto” isimli bir şirkette ticari servis şefliği yapmaktadır.
1929
Fikret Adil’in Beyoğlu’nda, Tünel tarafında, Asmalımescit Sokağındaki pansiyon odasında, Peyami Safa, Çallı İbrahim, Mesut Cemil, Eşref Şefik gibi meşhurlarla yaşanılan bohem hayatı başlamıştır.
1930
Ankara’ya yerleşir. Açılan imtihanı kazanır ve İş Bankası Genel Muhasebe Şefi olarak işe başlar. Bir taraftan da Ankara’da çıkarılmakta olan “Hakimiyet-i Milliye” gazetesinde “Zaviye” başlığı altında tahlil yazıları yazmaktadır. Ankara’da sık sık Falih Rıfkı ile Yakup Kadri’nin evlerine uğrar… Şevket Süreyya Aydemir’in müdürlük yaptığı Ankara Ticaret lisesinde iki ay gibi kısa bir dönem hocalığı da vardır.
1931
27 yaşındadır. Onu, Taksimdeki Taşkışla’nın 5. Alayında ihtiyat zabiti olarak görüyoruz. Orada 6 ay erlik, sonra Harbiyede 6 ay talebelik, 6 ay subaylık yapacaktır. Ara sıra bir yolunu bulup Fikret Adil’in Asmalımescid’deki pansiyonuna gider.
1932
“Örümcek Ağı” ve “Kaldırımlar” isimli ilk iki kitabındaki çoğu şiirlerle, yeni yazdıklarını da bir araya getirerek “Ben ve Ötesi” isimli kitabını çıkardı. Kitapta 1922 yıllından 1932 yılına kadar 10 yıl içinde yazılan 71 şiirin yer aldığını görüyoruz.
1933
“Birkaç Hikaye Birkaç Tahlil” isimli eserini yayınladı. Eserde daha önce Cumhuriyet gazetesinde çıkan 8 hikayesiyle, 1930 da Hakimiyet-i Milliye gazetesinde “zaviye” başlığı altında çıkan 19 tahlilî yazısı yer almaktadır.
1934
Esseyyid Abdülhâkim Arvası Hazretleri ile tanıştığı sene. Bu tarihten itibaren sanat ve edebiyat çevrelerinde “Mistik Şair” ve “Bay Mistik” diye anılmaya başlar. “Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum. / Gökyüzündün habersiz uçurtma uçurmuşum.” der oysa, O.
1935
İlk tiyatro eseri olan “Tohum” yayınlanır. Milli Kurtuluş Hareketini ilk defa ve hususi planda başlatan Maraş, aile kökünün bağlı olduğu bu son ve saf müslümanlık ve Türklük yatağına ait kahramanlık destanı, Eser İstanbul şehir Tiyatrosunda temsil edildi… Ferhat rolünü Ertuğrul Muhsin oynadı. “Fildişi Kule”ye veda etmiştir.
1936
14 Mart. “ağaç” Mecmuasını Ankara’da yayınlamaya başlar. Devrin meşhurları Ağaç çevresindedir. Bu haftalık mecmuayı, fazla sürdüremez. Ankara’da altı sayı çıkardıktan sonra İstanbul’a nakleder.
29 Ağustos. Ağaç 17. sayısında yayın dünyasından çekilir. Artık, İslâmi motifler eserlerinde gittikçe kendini göstermeye başlamıştır. Banka tarafından teftiş göreviyle Zonguldak’a gönderilir. “Bir Adam Yaratmak” isimli tiyatro eserini yazmaya burada başlar.
1937
“Bir Adam Yaratmak” İstanbul Şehir Tiyatrosunda oynanır. Hüsrev rolünü, Ertuğrul Muhsin üzerine almıştır. Eser, sanat-edebiyat aleminde “hadise” olur. Aylarca gazetelerde ve mecmualarda eserden söz edilir.
12 Nisan. Abdülhak Hamid ölmüştür. 28 Nisan, Zonguldak Halkevinde Abdülhak Hamid üzerine bir konferans verir. Konferans “Abdülhak Hamid ve Dolayısıyle…” adıyla Zonguldak Halkevi tarafından yayınlanır.
1938
Bir Adam Yaratmak piyesi Şehir Tiyatrolarından kapalı gişe oynar. Seyirci rekorları kırılır. “Türk Tiyatrosu Dergisi”nin 37. (Mart) sayısı “Bir Adam Yaratmak Özel sayısı” olarak çıkar. Bankadan ayrılmıştır. Ankara’da Devlet Konservatuarında, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde, İstanbul’da Güzel Sanatlar Akademisinde hocalık yapıyor. Batı edebiyatı dersleri okutuluyor. Ankara’ya derslerini vermek için trenle gidip gelmekte. Ayrıca İstanbul’da Kadıköy Fransız Saint Joseph Lisesi’nde de ders vermektedir. Bir taraftan da Hakkı Tarık Us’un küçük kardeşi Rasim Us idaresindeki Haber gazetesine “çerçeve” başlığı altında fıkralar yazmaktadır. Künye isimli piyesi yayınlanır. İlerde büyük Doğu’ya isim olacak “Büyük Doğu Marşı” isimli şiiri çıkar.
1939
Hocalığa devam ediyor. Necip Fazıl, Ethem İzzet Benice’nin SonTelgraf gazetesine yazdığı “Çerçeve’lerde, bir çok “başmuharir”in aksine savaşın mukadder göründüğü tezini savunmaktadır. 1 Eylül. Alman orduları Polonya’yı bir baştan bir başa bir kaç saat içinde işgal etmiştir. Necip Fazıl’ın tezi adeta bir kehanet gibi gerçekleşir. Bunun üzerine Son Telgraf gazetesinin tirajı 5-6 binden 35-40 bine yükselir. “Çile” isimli meşhur şiiri, devrin önemli edebiyat dergilerinde çıkar. Sanat ve edebiyat mahfillerinde büyük yankıları olur. Bir Adam Yaratmak piyesi Semih Lütfi Kitabevi tarafından yayınlanır.
1940
Sabır Taşı isimli piyesi Semih Lütfi Kitabevi’nce, Namık Kemal isimli incelemesi ise, Namık Kemal’in doğumunun 100. yılı münasebetiyle Türk Dil Kurumu’nca yayınlanır.
1941
Başka okullardaki hocalıklarının yanında Robert Kolej’de de ders okutmaktadır.
1942
Babanzadelerden Neslihen Hanımefendiyle, Abdülhâkim Arvasî Hazretlerinin huzurlarında evlenirler. Bu evlilikten üçü erkek, beş çocukları olacaktır. 45 günlüğüne Erzurum’a askerliğini tamamlamak için gider. Burhan Toprak’ın kayınpederi Mareşal Fevzi Çakmak’in Necip Fazıl için “Boyuna uzattığı askerlik hayatı benimkine yakındır” dediği meşhurdur. Askerde iken “Yeni İstanbul” gazetesine yazılar göndermekte, askere siyasi yazı yazmak yasak olduğundan, gereğince bu yazıların, hanımı Neslihan Kısakürek tarafından yazıldığı intibaını uyandırmak için “Çerçeve” başlığı altında çıkan bu yazılarda “N. Kısakürek” imzasını kullanmaktadır. “Para” isimli piyesi İstanbul Şehir Tiyatrolarında oynanır ve büyük alaka görür. Eseri kısa dönemde 21.929 kişi seyreder. Eserin başarısını kıskananlar onun “İntihal” olduğunu iddia ederler. Bunlardan Peyami Safa, hakim huzurunda iddiasından vazgeçer. Daha önce, Başbakan Refik Saydam tarafından milletvekilliğine aday gösterilen ve listenin başındaki ismi, İsmet İnönü tarafından çizilen Necip Fazıl, bu sefer de CHP genel sekreteri ve hikayeci Memduh Şevket Esendal tarafından aday gösterilir, fakat derhal reddedilir.
1943
39 yaşındadır. 17 Eylül. Büyük Doğu’yu haftalık olarak yayınlamaya başlar. Dergide, daha sonra çoğu sosyalizme kayacak olan Fahri Erdinç, Faik Baysal, Özdemir Asaf, Salâh Birsel, Emin Ülgener, İskender Fikret, Hasan Çelebi, Oktay Akbal gibi gençlerin yanında Fikret Adil ve Bedri Rahmi Eyüboğlu da yazmaktadırlar. Necip Fazıl’a Fikret Adil tarafından “Sabık Şair” unvanı yakıştırılır. 27 Kasım Şeyhi Abdülhakim Arvasi Hazretleri, öbür aleme göçer. İlk çocuğu Mehmet bu sene doğar.
1944
Büyük Doğu’nun mesajı, işi pes perdeden ele alışı herkesi ürkütür. Hasan Ali Yücel, Necip Fazıl’a “Hocalıkla Büyük Doğudan birini tercih etmesi gerektiği”ni bildiren bir yazı gönderir. Necip Fazıl da “Elli kişilik bir sınıftansa bütün vatana hitap edici kürsüyü yani Büyük Doğu’yu seçtiğini” ifade eden bir yazıyla cevap verir. Böylece hocalığı bırakır. Mayıs, Büyük Doğuda “Allah’a itaat etmeyene, itaat edilmez” mealindeki bir hadis neşrettiği için, mecmua Bakanlar Kurulu tarafından kapatılır. Hocalığından dolayı tamamlayamadığı askerlik görevini tamamlamak üzere Isparta’nın Eğridir kazasına, garnizon kontrolüne gönderilir. İkinci oğlu Ömer dünyaya gelmiştir.
1945
Askerliğini bitirmiş İstanbul’a dönmüştür. 2 Kasım, Büyük Doğu ikinci kez çıkar. Satışı o günün şartlarına göre bir fikir mecmuası için astronomik sayılacak bir rakama ulaşır: 15 bin civarında satış kaydeder. Peyami Safa, Burhan Belge, Kazım Nami Duru, Ziya Şakir, Reşat Ekrem Koçuş, Prof. Kazım İsmail Gürkan, Prof. Şükrü Baban, Prof. Muhittin Dileğe, Prof. Mustafa Şekip Tunç Büyük Doğuda yazanlardan…
1946
13 Aralık, Büyük Doğu’nun 58. sayısının kapağında bir kulak resmi ve altında “Başımıza kulak istiyoruz” yazısı… Bu İnönü’ye hakaret sayılarak, mecmua örfi idare tarafından ikinci sefer kapatılıyor. Ayrıca mecmuada tefrika edilmekte olan “sır” isimli piyesten dolayı dava açılıyor. İsnat olarak da “milleti kanlı bir ihtilale teşvik ettiği” ileri sürülüyor. Demokrat parti kurulmuştur.
1947
Devrin Başbakanı Recep Peker tarafından Ankara’ya çağrılır ve gider. Recep Peker Başbakanlıkta Necip Fazıl’a “Demokrat Partinin aleyhinde cehpe almak ve İslâmi meseleleri fazla açığa vurmamak” şartıyla 100 bin lira teklif eder, kabul görmez. “Sır” piyesinden açılan davadan beraat etmiştir 18 Nisan. Büyük Doğu 59. sayıdan başlayarak tekrar çıkar. 7 sayı sonra mahkeme tarafından kapatılır. Derginin sahibi olarak hanımı Neslihan Kısakürek göründüğünden her ikisi birden hapsedilirler. Sebep Rıza Tevfik Bölükbaşı’nın “Abdülhamid’in Ruhaniyetinden istimdat” isimli şiirinin yayınlanmasıdır. CHP tarafından Necip Fazıl ve Büyük Doğu aleyhinde İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun bir çok yerinde mitingler yaptırılır. Bir taraftan da Sabır Taşı isimli piyesi, CHP piyes yarışmasında birincilik alır.
1948
“Halkadan Pırıltılar” isimli eseri Türk Neşriyat Yurdu tarafından çıkarılır. Sır piyesinden aldığı beraat kararı, Temyiz Umumi Heyetine bozdurularak hapse atılır.
1949
11 Mart. Büyük Doğu haftalık olarak tekrar çıkmaya başlar. Büyük Doğu Cemiyetinin kuruluşu… Meşhur “Sakarya Destanı” isimli şiir Büyük Doğu’nun birinci sayısında neşredilir, şöyle de bir not düşülür: “İş bu şiir, 1950 yılı İnönü şiir mükafatına talip değildir. İş bu şiir, vecd, aşk ve iman gençliğine ithaf olunur.” Necip Fazıl, Kayseri Büyük Doğu Cemiyetinin açılış konuşmasını yapıp İstanbul’a döner dönmez tutuklanır. Hastalığı sebebiyle Guraba Hastahanesine yatırılır. Nâm-ı Diğer Parmaksız Salih isimli Piyesi, Türk Neşriyat Yurdunca yayınlanır.
1950
14 Mayıs. Demokrat Parti iktidar olmuştur. Menderes İzmir’de bir konuşma yapar ve “Bu memleket müslümandır ve müslüman kalacaktır; müslümanlığın bütün icapları yerine getirilecektir” der. Bunun üzerine Necip Fazıl Büyük Doğu’dan şöyle seslenir: “Bu sözleri samimi olarak mı söylüyorsun; böyleyse seni başımıza taç kabul etmeye hazırız!” Parmaksız Salih isimli oyunu “And Film Şirketi’nin sahibi Turgut Demirağ tarafından filme alınır. Üç ay hapislikten sonra genel af kanunuyla çıkar.
1951
16 Kasım. Büyük Doğu, günlük olarak çıkar. Bir ay sonra kapanır. “101 Manzum Hadis” Büyük Doğu’nun ilavesi olarak verilir. 17 gün hapis yatar.
1952
16 Mayıs. Örtülü ödenekten yapılan yardımla Büyük Doğu günlük olarak 19 Eylüle kadar çıkar. 22 Kasım, Vatan gazetesinin sahibi Ahmed Emin Yalman, Malatya’da Hüseyin Üzmez tarafından vurulur. Olaydan Büyük Doğu Cemiyeti ve İslâm Demokrat Partisi sorumlu tutulur. 12 Aralık, Necip Fazıl Toptaşı Cezaevine girer.
1953
Toptaşı Cezaevinden Malatya’ya nakledilir. Malatya Cezaevinde Osman Yüksel Serdengeçti ve Cevat Rıfat Atilhan ile aynı hücrede yatırılır.
1954
1 Nisan. Büyük Doğu haftalık olarak tekrar çıkar. 9 Temmuzda kapanır.
1955
Hükümet ve mahkeme kapılarında “mermerleri aşındırırcasına” gitmeler-gelmeler. Büyük Doğu suskundur. Cezaevi hatıraları, Cinnet Müstatili adıyla yayınlanır. Serdengeçti yayınlarında “Sonsuzluk Kervanı” isimli şiir kitabı çıkarılır.
1956
30 Mart. Büyük Doğu üçüncü kez günlük olarak çıkarılır. Örfi idare tarafından üç ay sonra kapatılır.
1957
Altıncı defa hapse girer. 8 ay 4 günlük cezasını Toptaşı Cezaevinde çeker. Büyük Doğu susuyor.
1958
Büyük Doğu’nun suskunluğu devam ediyor. Türkiye Jokey Kulübü tarafından “At’a Senfoni” isimli, at hakkında ilmi, edebi ve tarihi bir inceleme olan, bu sahanın tek eseri yayınlanır.
1959
6 Mart Büyük Doğu haftalık olarak çıkar. Bu 10. çıkıştır. Daha önce Büyük Doğu’larda parça parça yazılan “ideolocya Örgüsü” başlıklı yazılardan bir demeti, aynı isimle Hilâl yayınları’nca kitaplaştırılır. Ankara’ya giderken Bolu Dağlarında, yolda tutuklanarak hapse atılır. 2 gün sonra çıkarılır. Çıkınca o haftaki Büyük Doğu’nun kapağına konulan, zindan parmaklığı içinde kıvranan bir çift el resminin altına şunu yazdı: “Zindanın anahtarı bizde, içinde de biz varız.”
1960
27 Mayıs. Ordu idareyi ele alır. İhtilal olmuştur. Necip Fazıl’ın tabiriyle bir “gece baskını”dır bu. İhtilalin yapıldığı günün akşamı, cebinde 575 kuruş madeni para ve birinci mevki aylık basın bileti olduğu halde trenle İstanbul’a döner. Ertesi sabah Fener yolundaki evine iner ve evini bir cenaze evi halinde bulur. Radyo sık sık “Büyük Doğu kapatılmıştır” diye anons etmektedir. Halbuki Büyük Doğu 1959 Sonbaharından beri kapalıdır. Bu durumu ilerde Necip Fazıl “Ölü tekrar öldürülmüştür!” demeye benzetecektir. İki hafta sonra bir gece evi basılarak her taraf didik didik aranır ve buluna buluna (Von der Goltz) Paşa’nın “Silahlı Millet” isimli eseriyle Marks ve Engels’in “Manifest Komünist-Komünist Beyannamesi” isimli iki eseri bulunur. Gece yarısına doğru Davutpaşa kışlasına, oradan Balmumcu Çiftliğine oradan da iki sene kadar kalacağı Toptaşı Cezavine götürülür. Cumhuriyet gazetesinde “Süper Mürşid’in evinde komünistliğe ait kitaplar bulundu” diye çıkan habere savcılık kanalıyla şu tekzibi gönderir: “Bir bakteriyologun laboratuarında mikrop şişeleri bulunmasından daha tabi ne olabilir?” İhtilal hakkında bir nüktesi vardır: “Yoğurttan bir hükümete mukavvadan bir hançer saplandı. Hükümet teneke olsaydı hançer kırılırdı” Toptaşı hapishanesine Büyük Kapı (Daha sonra “O ve Ben” ) isimli eserini ve Ahşap konak isimli piyesini yazar.
1961
Hapse devam. Toptaşı cezaevindedir. “O ki O yüzden Varız” isimli, Kainatın Efendisinin hayatını konu alan eseri yayınlanır. “Zindan iki hece Mehmedim Lafta /Baba katiliyle baban bir safta!” diye başlayan meşhur “Zindandan Mehmed’e Mektup” isimli uzun şiirini yazar…
1962
Cezaevinden çıkar ama, davaları bir türlü bitmek bilmez. O mahkemeden o mahkemeye koşturur durur. Davalar beraetleri, beraetler davaları kovalar. Daha önceki şiir kitaplarından yayınladıkları ile yeni yazdıklarını da bir araya getirerek “Çile” adıyla çıkarır. Eser Bedir yayınları arasında basılır.
1963
Prof.Süleyman Yalçın’ın kurduğu “Aydınlar Kulübünde” başlayan ve Bursa, Salihli, İzmir, Erzurum gibi merkezlere ulaşan daha sonra yurdun her tarafından verilen bir konferanslar dizisi başlar. Bu konferanslar 1977 yılına kadar uzanacak, Türkiye’nin bütün şehir ve kaza merkezlerini bir elektrik şebekesi gibi saracak, hatta yurt dışına da sıçrayacak, Almanya’nın bazı büyük şehirlerinde de verilerek, milyonlarca kişi tarafından dinlenecektir. 1960 hapsinde kaleme aldığı “Kumandan” isimli piyesi yeni İstiklal dergisinde tefrika edilmeye başlanmış, fakat Örfi idarece tefrikası yasaklanarak hakkında dava açılmıştır. Davadan beraat eder, ama piyesin müsveddeleri iade edilmez. “Canım İstanbul” isimli şiirini yazar. Bu şiiriyle İstanbul üzerine yazılmış bütün şiirleri aşıp geçmiştir adeta.
1964
1 Ekim. Büyük Doğu 21. yılındadır ve 11. kez çıkmaktadır. İlerde “Esselâm” adıyla kitaplaşacak olan eseri parça parça, dergide yayınlamaya başlar. Ahşap Konak, Büyük Kapı, Siyah Pelerinli adam, Tasavvuf Bahçeleri gibi eserler de forma forma Büyük Doğu ile birlikte “ilave” olarak verilir. Ancak Büyük Doğu’nun yayını bu dönemde de sürekli olmaz. 9. sayı çıkar ve kapanır. Bir taraftan da Bugün ve Sabah gazetelerinde “Çerçeve” başlıklı yazılar yazmaktadır. Hz. Ali, İman ve Aksiyon, Ahşap Konak isimli kitapları Bedir Yayınevince neşredilir. Daha sonra hakkında “Benim Gözümde Menderes” adıyla bir de kitap yazacağı Menderes’in idamından mülhem “O Zeybek” isimli şiiri çıkar.
1965
22 Eylül. Büyük Doğu tekrar çıkar. Bu dönem Büyük Doğu’ları da 1959’daki gibi gazete boyunda yayıma hazırlanır. 1 Kasım, Büyük Doğu Fikir Kulüpleri kurulur. Ulu Hakan Abdülhamid Han, Ruh Burkuntularından Hikayeler isimli kitapları Ötüken Yayınevi, Büyük Kapı isimli eseri ise Yeni Şark Kütüphanesi tarafından yayınlanır. Milliyetçiler Derneği, Milli Türk Talebe Birliği, Komünizmle Mücadele Derneği gibi kuruluşların davetiyle seri konferanslara devam eder.
1966
Konferansları bütün hızıyla sürer. Ankara Dil ve Tarih ve Coğrafya Fakültesi salonunda “Özlediğimiz Neslin Vasıfları” isimli meşhur konferansını verir, onu “Sahte Kahramanlar” isimli konferansı takip eder. Tarih boyunca Büyük Mazlumlar ve Namık Kemal isimli incelemeleri Sebil Yayınevince neşredilir.
1967
19 Temmuz. Büyük Doğu 13. devresindedir. “Ahmet Abdülbâki” mahlasıyla Büyük Doğu’nun her sayısında bir hikaye yayınlamaktadır. Kanlı Sarık piyesi, Dergide tefrika edilir.
1968
Bir taraftan konferanslara devam etmekte, bir taraftan da Bugün ve Sabah gibi gazetelerde yazılar yazmaktadır. Tanrı kulundan Dinlediklerim, Türkiye’nin manzarası, Binbir Çerçeve (5 cilt), Peygamber Halkası, Vatan Haini Değil Büyük Vatan Dostu Vahidüddin isimli eserleri Toker Yayınları tarafından ardarda yayınlanır. “İdeolocya Örgüsü” isimli ve “baş eserim” dediği kitabı Kayseri Yüksek Îslâm enstitüsü Talebe Derneği tarafından çıkarılır. Şahsı ve sanatı hakkında yazılanlardan bir kısmı A. Arif Bülendoğlu tarafından “Necip Fazıl – şiiri, sanatı, aksiyonu” adıyla derlenerek yayınlanır. Büyük Doğu Fikir Kulübünde “Aksiyon Ruhu” isimli hitabesini verir.
1969
26 Nisan. Büyük Doğu ilk defa bu 14. devresinde aylık olarak yayına başlar. Son Devrin Din Mazlumları, Müdafaalarım isimli eserleri yayınlanır. Şiirlerini de, kitabının adını herhangi bir şiire bağlamaksızın “şiirlerim” adıyla çıkarır. Bu kitabının “önsözünün son sözünde de şöyle der: “Şair odur ki, her şeyi şiir, şiiri de Allah için bilir.”
1970
Milli Nizam Partisinin açılış toplantısında kısa bir konuşma yapar. Kanlı Sarık, Hikayelerim, Yılanlı Kuyudan (Cinnet Müstatili ve öteki hapishane hatıraları) Benim Gözümde Menderes, Yeniçeri gibi eserleri çeşitli yayınevlerince çıkarılır.
1971
6 Ocak: Büyük Doğu 28. yılında ve 15. devresindedir.
Her sayıda bir hikayesi yayınlanır. Ayrıca her sayıda şiir de neşreder. Bu yıllarda MTTB’nin düzenlediği Fetih Mitinglerinde konuşmalar yapar. Kumandan isimli piyesinin müsveddelerini Sıkıyönetimden alamadığı için yeniden yazarak 12. sayıdan itibaren tefrika etmeye başlar. Dergi 12 Mart Muhtırasından sonra birkaç sayı daha çıkar ve 17. sayıdan itibaren kendi kendisini kapatır.
1972
Senenin başlarında Almanya’ya gider. Almanya’nın Berlin, Köln, Frankfurt gibi büyük şehirlerinde konferanslar verir. Tercüman Gazetesinde, Ramazan ayında başlayarak “Esselam” isimli şiirleri tefrika edilir. Senaryo Romanları (6 senaryo) Toker Yayınlarınca kitaplaştırılır.
1973
Büyük Doğu Yayınevi kurulur, ilk olarak “Esselam-mukaddase Hayattan 63 Levha” isimli kitap çıkarılır. Aynı yıl Hac mevsiminde Mukaddes Belde’yi ziyaret ederek Hac farizasını yerine getirir. Dönüşte, intihalarını, hatıralarını Sabah gazetesinde “Hac’dan renkler, çizgiler ve sesler” adı altında tefrika eder. Tefrika bitince kitap olarak yayınlar. Tarihimizde Moskof isimli kitabı yayınlanır. Milli Gazete’de “Çerçeve” yazılarına başlar.
1974
Almanya ve Ortadoğu ülkelerini içine alan bir seyahate çıkar. Tercüman gazetesinde şiirleri yayınlanır. Ayrıca Tercüman’da “Ramazan Sayfası” düzenler. O ve Ben, Başbuğ velilerden, -333 Halka gibi eserleri çıkar.
1975
Basın hatıralarını yazar. Babıali adıyla, önce 12 şubattan itibaren Milli Gazete de tefrika ettirir, daha sonra da kitap olarak çıkarır. Bu kitabı basın ve edebiyat aleminde yankılar uyandırdı. 22 Kasım. Milli Türk talebe Birliğini konferans salonunda 50. yazarlık ve 40. mücadele devresini anmak maksadıyla MTTB tarafından bir jübile tertiplenir. Jübile’de Ayhan Songar, Süleyman Yalçın, Recep Doksat, Selçuk Özçelik, Sabahaddin Zaim gibi profesörler, Hasan Aksay ve Fethi Gemuhluoğlu gibi tanınmış kimseler birer konuşma yaparlar, hatıralarını anlatırlar. Gecede Abdullah Kart tarafından “İbrahim Ethem” isimli eseri sahnelenir. 13 Aralık. Televizyonda “Konuklar Geçiyor” programından TRT genel müdür yardımcısı Hıfzı Topuz, Necip Fazıl Kısakürek’le de bir “sohbet” düzenledi. Hitabe isimli kitabı 26 hitabesiyle yayınlanır. Bu yıl da Tercüman gazetesinde şiirler yayınlandı, “Hz. Ali” isimli kitabını tefrika ettirdi. Gazetenin Ramazan ilavesinde “Ramazan Sohbetleri” yazdı.
1976
30 Ocak. Şimdiye kadar verdiği konferanslar “Kürsüden Seslenişler” başlığı altında Milli Gazetede tefrika edilir. Belli başlı şehirlerde “Tarihte Yobaz ve Yobazlık” ve “Dünya Bir İnkılap Bekliyor” isimli konferanslarını verir. Gene Tercüman gazetesinde şiirler yayınlar, Ramazan sayfası düzenler. Bu arada Sabah gazetesinde de “Kanlı Sarık”, “Yunus Emre” gibi piyeslerini tefrika ettirir. İhtilal ve Sahte Kahramanlar isimli kitapları çıkar. Kültür Bakanlığı tarafından 13 tiyatro eseri 3 cilt halinde çıkarılır ve birkaç ay içinde eserler bulunmaz olur. Büyük Doğu’yu çıkarmaya niyetlenir fakat çıkaramaz. Rapor-1 isimli bir kitap çıkararak, çıkarmayış sebeplerini orada açıklar.
1977
10 Ocak. Televizyonda “Şiir Defteri” isimli bir programa çıkar. Bir adam Yaratmak piyesi, Yücel Çakmaklı tarafından filme alınarak, Ekim ayı içinde birer hafta ara ile ve 3 bölüm halinde televizyonda gösterilir. Büyük yankılar uyandırır. Tekrar gösterilmesi için, televizyon idaresine mektup telgraf ve telefonla binlerce istek gelir. Bu istekler cevapsız kalacaktır tabii ki. Genel seçimlerde Necip Fazıl aktif bir rol oynar. Bu arada Rapor-2 isimli eserini çıkarır.
1978
8 Mayıs. Büyük Doğu, son olarak 5 sayı daha çıkar 5 Haziranda, 35 seneden beri çıkmakta olan dergi kendi kendini kapatır. Tercüman gazetesinde şiirler yayınlar. Ramazan sayfası düzenler. Büyük Doğu kapandıktan bir kaç gün sonra Sabah gazetesinde “Çerçeve”lerini yazmaya başlar. İbrahim Ethem isimli piyesi, Doğru Yolun Sapık kulları isimli inceleme kitabı yayınlanır.
1979
Sabah gazetesinde, her hafta pazartesi günleri, “Hafta-başı” başlığı altında siyasi, içtimai ve iktisadi konularda yazılar yazar. Rapor (4,5,6)ları çıkarır.
17 Aralık. Aynadaki Yalan isimli ilk romanı, Yeni İstanbul gazetesinde tefrika edilmeye başlar.
1980
25 Mayıs. Doğumunun 75. yıldönümünde, Kültür Bakanlığı ve Türk Edebiyatı Vakfı ortaklaşa olarak, Kültür Sarayında bir toplantı tertip ettiler. Kültür Bakanlığı tarafından “Büyük Kültür Armağanı”na layık görüldü. Ayrıca Kültür Bakanlığınca nakdi mükafat olarak 250 bin lira verildi. Türk Edebiyatı Vakfı ise, Necip Fazıl’ı “Türkçenin yaşayan en büyük şairi” ilan etti ve Sultanü’ş Şuara (Şairler Sultanı) unvanı verdi. Türk Edebiyatı Vakfınca kendisine verilen “Sultanü”ş Şuara belgesinin altında, eski Eğitim Bakanlarından Prof. Tahsin Banguoğlunun, Kültür Bakanlığı Müsteşarı Prof. Emin Bilgiç’in ve Vakıf mütevelli Heyeti Başkanı Ahmet Kabaklı’nın imzaları yer alıyordu. Toplantıda Milli Eğitim Bakanı Osman Cemal Fersoy, Prof. Ayhan Songar, Prof. Süleyman Yalçın, Prof. Recep Doksat, Ahmet Kabaklı ve “Sultanü’ş-Şuara” olan Necip Fazıl konuştular. Tohum ve Bir adam Yaratmak piyeslerinden parçalar ve şiirler okundu. Torunu 8 yaşındaki Emrah Kısakürek de dedesinin “Aç Kapıyı!” şiirini okudu. Bakanlık ve Vakıf armağanları verilirken Necip Fazıl’ın bir nüktesi “Viranede Sultanlık!.. Şimdilik bu viranenin temizleyicisi olalım da sıra sultanlığa gelsin!..” Türk Edebiyatının 81. sayısı “Necip Fazıl Özel Sayısı” olarak çıkarıldı. Çeşitli kitapların yeni baskıları yapıldı. Nisan ayında Rapor-4 “aylık kitap-dergi” şeklinde yayınlanmaya başlandı. Rapor-13 “Ekim-Kasım” sayısı olarak çıkarıldı.
1981
3 Temmuz/Cuma. İman ve İslâm Atlası isimli kitabı, Ramazan süresince Tercüman Gazetesinde tefrika edildi. Daha sonra Büyük Doğunun 44. kitabı olarak yayınlandı. Hasan Cebi “Tiyatro Eserlerinde Madde ve Mânâda Necip Fazıl” isimli incelemesini yayınladı. Sabah gazetesindeki “Haftabaşı” yazılarına devam etti.
1982
Erenköy’deki evine çekildi. Var gücüyle, çalışmalarına devam etti. Batı Tefekkürü ve’İslâm Tasavvufu isimli eserini yayınladı. Şubat sayısından başlayarak, Türk Edebiyatı Dergisinin her sayısında bir şiir neşretti. Bu son şiirleriyle, hem kendi şiirinde, hem de Türk şiirine yepyeni bir hava getirdi. Ramazan ayında Tercüman gazetesinde “Ramazan sayfası” düzenlendi. Ayrıca gazetede yeni şiirler de yayınlandı. İkinci romanı “Kafa Kağıdı”nı yazmaya başladı. “Vatan Haini Değil, Büyük Vatan Dostu Vahidüddin” isimli eseri toplattırıldı ve hakkında dava açılarak 2 sene mahkumiyet kararı alındı. Hastalığı sebebiyle cezası ertelendi.
1983
25 Mayıs, Çarşamba. İstanbul’da Erenköyündeki evinde, saat 01.15 de Ruhunu Rahman’a teslim etti. Yetmişdokuz sene önce 26 Mayısta doğmuştu ve 25 Mayısta Hakka yürüdü. Arkasından yazı yazan bir dava arkadaşının dediği gibi “Boşluk bırakmadan, herşeyi doldurdu gitti. Kafaları doldurdu, gönülleri doldurdu ve ömrünü doldurdu.”
Doğduğu gün gibi, yine bir 26 Mayıs günü toprağa verildi. 26 Mayıs, Perşembe. Fatih Camii adeta mahşerden bir sahne. Yurdun dörte bir tarafından gelen gençlik… Kılınan cenaze namazı. Eyüp Sultan’a kadar omuzlar üzerinde “yürüyen cenaze…” İkindi vaktine doğru Eyüp Sultan’a varış ve defnediliş. Yıkanışında, cenazesinde. Namazının kılınışında, defnedilişinde “Vasiyet”inde bulunan “Beni İslâmi usûllerin en incelerine riayetle gömünüz” arzusu, olduğu gibi yerine getirilmiştir. Ölümünden sonra, basında yüzlerce yazı çıkmıştır.
Muzaffer DOĞAN