Büyük Facia
BÜYÜK FACİA
Pazar günkü maçta bir kulübün kalecisi, hakemi evire çevire dövmüş. Dişlerini kırmış, suratını kan içinde bırakmış. Hadiseye dair fazla hiçbir izaha lüzum yok… Bir maçta kaleci, her sınıftan binlerce seyirci karşısında hakemin kafasını kırmış, işte bu kadar…
Benim rejimimde bu külhanbeyinin cezası, onu dünyaya geldiğine pişman edecek kadar merhametsizdir. Çünkü bu harekette, ne kulüp, ne ocak, ne makam, ne halk, ne matbuat; maddî ve manevî bütün memleket müeyyidelerinden hiçbirine metelik vermiyen bir eda var…
Soruyorum size a dostlar, kanatları henüz çıkmıya başlıyan delikanlı çerçevesindeki korkunç başıboşluk ve küstahlık tezahürlerini sineye çekmekte daha ne kadar devam edeceğiz? O delikanlı ki, mektepten, aileden, cemiyetten, devlete kadar, derece derece tabiiyet boyunduruklarında terbiyeli öküzler gibi kıskıvrak bağlı duracaktır. Veyl onu elinden kaçıran cemiyetlere! Size açıkça haber veriyorum ki şehirli Türk cemiyeti bugünkü haliyle onu elinden kaçırmış olamasa bile yüzde yüz avucunda bulundurmak hakimiyetinden mahrumdur. Muallimlerini öldürenleri, dövenleri, bıçaklıyanları; evde, bahçede, sokakta hayale sığmaz münasebetsizlikler yapanları hatırlamıyor muyuz? Hele sporcu gömleği altında o, ya arkadaşını pataklıyacak, ya mahallesini haraca kesecek, yahut böylece hakemin kafasını kırmaya kadar giden misilsiz bir cüretle, uzun atlama kepazelik rekorunu kıracaktır. Düşünün ki, spor maddî ahengin, nizamın, disiplinin en mükemmel tecelli perdesi!
Bu tarzda bir kepazeliği Rusyada, Almanyada veya İtalyada bir çocuk yapsın da görün başına geleceğini! Sade onu değil kulübünü de, sınıfını da, muhitini de sivilce koparır gibi kesip atarlar. Zaten böyle bir hareket oralarda yapılamaz. Küfürlü demokrasyaların yağlı derisinden başka hiç bir rejim havası besliyemez böyle bitleri!…
Benim güvendiğim ve istikbale karşı teçhizatını tamam bulduğum delikanlı tipi, bu yazımdan incinecek olan değil, onu sevecek ve benimseyecek olandır.
22 Temmuz 1939
(Çerçeve 1, Büyük Doğu Yayınları, 3. Baskı / s. 172)