Felix Culpa ( Feliks Kulpa )
FELİX CULPA ( FELİKS KULPA )
Lâtinlerin bir tâbiri var: (Feliks Kulpa)… “Mes’ud cinayet” demek, kutlu hatâ, mübarek cürüm… Hem mes’ud hem cinayet?.. Nasıl şey bu? Harikulade bir Avrupalı buluşu bu… Avrupalı yutmaz dedim, sahtelikleri… Bazı ıslahat, bazı teşebbüsler, bazı inkılâplar, şunlar bunlar vardır ki, dışından mes’ud eser hissini verir; halbuki içi hatadır. Bu cins şeylere Lâtin, (Feliks Kulpa) diyor. Şimdi burada duralım ve (Feliks Kulpa)yı misâl halinde -izah edelim:
Günün birinde Mareşal Fevzi Çakmak bana -yakın teması olan bir kimseydim kendisiyle-, bir kitap uzattı. İngiliz Amirallik Dairesinin bastığı bir eser… İngiliz Amirallik Dairesi İngiltere’de her şeydir; bilhassa donanmanın şimdiki uçaklardan evvel hâkim olduğu devirde en itibarlı daire… “Abdülhamîd’in Donanma Siyaseti” adlı bir kitap… O zaman Mareşal bana “bunu tercüme ettireceğiz” demişti. Bilmiyorum, edildi mi, edilmedi mi, bir köşede toz içinde mi bekliyor, haberim yok!.. İngiliz Amirallik Dairesi bu eserinde Abdülhamîd’in donanmayı Halic’e çekmek suretiyle devleti kurtardığından bahsediyor. Halbuki böyle yaptı diye vatan haini diyorlar Abdülhamîd’e bizde… Şimdi izahını yapalım: Abdülaziz devrinin malı olan bu donanma, buharın yeni icad edildiği devirlerde olduğumuz için her ân makine terakkileri karşısında harp hattından, “hatt-ı harp” dediğimiz harp meydanından çıkarılmış, iskarta edilmiş bir donanma idi. Çünkü her sene o kadar terakki oluyordu ki, yeni tekneler, yeni toplar, yeni süratler, yeni usûller temin ediliyor, eldekiler iskartaya çıkarılıyordu. “Düyun-u Umumiye” borciyle Abdülaziz, devleti, 300 milyon altın (300 milyar kâğıt Ura) yükün altına itti. Avrupalı, sade parayı toslamakla ve onunla saray, maray yapmakla kalmadı; donanmayı da buna mukabil yutturdu. Bir an geldi ki donanma tonilato ve top sayısı olarak dünyada ikinci oldu. İngiltere’den sonra biz gelir olduk dünyada… Ne komik!.. Halbuki hakikatte ellinci bile değildir. Çünkü bir harp versek iki tane küçük gemi biraz uzaklaşır bizden üstün sürati sayesinde, topuyla bütün bizim donanmayı yok edebilir ve bizim topumuz ona erişmezdi. Bu, adetâ şöyle bir hareket: Bir kedinin hilkatten aldığı bir müdafaa ve geçim kabiliyeti var ya; kendi küçücük pençesiyle, kendi zıplama kabiliyetiyle, geçimini ve müdafaasını temin etmek bünyesi var ya kedide… İmdi kedi daha kuvvetli olsun diye, siz ona arslan pençesi takabilir misiniz?
Böyle yapacak olursanız kedi onları taşıyamaz, bir çukurda ölür, kalır. Bu donanma bu kadar gülünçtü bizim için… Çünkü bir donanma için üç tane unsur lâzımdır. Biri (materyal), yani donanmanın kendi; öbürü (personel), yani (kadro); öbürü “Kuvve-i muharrike”, yani yakıt, kömür, tahrik edici kuvvet… Gemilerin halini anlattık. (Personel) hiç yok, dümen tutmayı bilen adam yok… Zengin madenlerimize rağmen muharrik kuvvet de yok! Donanma durduğu yerde bütçeyi yiyor, tıpkı kedinin ayağına takılan arslan pençesi gibi.. Abdülhamîd bunu anladı, çekti donanmayı Halic’e… Ancak Abdülaziz’in devrilmesine yaradı bu donanma… Kendi eserini kendi aleyhine kullandılar Padişahın… Mithat Paşa bahsinde göreceğiz. Evet, çekti donanmayı bir kenara, bütün kuvveti kara ordusuna verdi. Ömründe harp istemedi. Rus harbi Abdülhamîd’in taht’a çıktığı senenin harbi, Mithat Paşanın hediyesidir. Bir tek harp yaptı, Yunan Harbi… Onda da 15 gün içinde Atina’ya vardı.
İşte İngiltere Amirallik Dairesi bu hakikati teslim eden kitabı yazıyor. Bizde mason ve İttihatçı politikası Abdülhamid’i donanmayı Halic’e tıktı diye vatan haini gösteriyor da düşmanlarımız hakikati belirtiyor. Ne hazin!.. Tam tersine, faziletinin olduğu yerde kötülüğünün ilânı… Bakın, ilim adına ne sahtekârlıklar yapılıyor!
İşte bu, dışından mes’ud donanma işine (Feliks Kulpa) denir. Meselâ donanma Mecidiye Kasrının önünden geçiyor ihtişamla: ne mes’ud bir hadise, dünyada ikinciyiz! Mes’ud cinayet!.. Dışından mes’ud görünüyor, içi cinayet…
İkinci misâl; Avrupaca büyük bir iktisat kaidesi; makineyi yapan makine yapılamadıkça makine o memleketi sömürur, öldüresiye… Onun için makine bünyeden çıkmalıdır. Bu hadisenin çilesi çekilir, her türlü hesabı yapılır, ruhuna nüfuz edilir ve o hadise makbulse alınır, makbul olunacak tarzda, dozlarda benimsenir, tababette olduğu gibi, yavaş yavaş alınır veya hiç alınmaz. Bu gibi dışından insana saadet hissi verip de içi çürük ve çürütücü olan hadiselere Avrupalı (Feliks Kulpa) diyor. İşte Mustafa Reşit Paşayla beraber (Feliks Kulpa) devri açılmıştı ve hâlâ devam etmektedir. Sahte kahramanların her eseri bir (Feliks Kulpa)dır.
(Sahte Kahramanlar, Büyük Doğu Yayınları, 12. baskı / s.50-51-52)
Yalnızca bu konu için hemen hemen bir çok konuda yararlı ve bilgilendirici kaynakları bu adreste bulmak mümkün. Web sitenizdeki tüm gelişmeleri yakından izliyoruz kaliteli bir site emeği geçen ekibinize teşekkür ederiz.