Ne Olmalı?
NE OLMALI?
— Hafızam gittikçe zayıflıyor. Vaadlerimi, taahhütlerimi, borçlarımı unutuyorum. Fakat günü gününe en kârlı iş üzerinde âni seziş ve kavrayış hassamı kaybetmiş değilim. Ben ne olabilirim?
— Diplomat!…
— Muvazenemde bir zelzele hissediyorum. Nizam, mantık, hesap ve mânaya düşman oldum. Tek cümleyi doğru dürüst terkip edemeyişime karşılık, lisanın bütün kelimeleri bir çuvala rasgele doldurulmuş gibi, niyet çekercesine, birbirine en yabancı mefhumlar arasında münasebetler keşfedebiliyorum. Ben ne olabilirim?
-Şair!…
— Şiir yazdım, olmadı; piyes yazdım, tutmadı; roman yazdım, geçmedi. Ben ne olabilirim?
— Münekkid!…
— Yüksek tahsilim var; fakat hiçbir eserim yok. Ömrüm de tek kitap ve tek dâva üzerinde çile çekmiş değilim. Fakat, bütün dünya kütüphanelerinin katalogları ezberimde… Birtakım tâbirler ve ıstılahların sisi arkasına gizlenmeyi çok çok iyi beceririm… İlimle alâkam olmasa da ilim dedi-kodusuyla alâkam büyük… Ben ne olabilirim?
-Profesör!…
— Anlamadığım tek mesele varsa siyaset… Halbuki herkes benim bu husustaki görüşümü merak etmekte… Bugüne kadar hangi tahmin ve temayülde bulundumsa yanıldım. Ben ne olabilirim?
— Başmuharrir!…
— Şu Türkçeyi bir türlü öğrenemiyorum. Adeta onu frenklerin, azınlıkların şivesiyle konuşmakta derin bir zerafet buluyorum. Ben ne olabilirim?
— Ajansa mütercim, radyoya (spiker), bir gazeteye tahrir müdürü!…
24.6.1956
(Çerçeve 3, Büyük Doğu Yayınları, 2. Baskı / s. 46-47)