Kafasızlık
KAFASIZLIK
Fikre can çekiştiren bir idrâk, irfan, dâva ve mesele yoksunluğu… Ruh boşluğu…
Ruh uçurtması düşerken, kuyruğu ve püskülleri olan bu unsurlar da elbet düşecektir. Uçurtma düşsün, kuyruğu havada kalsın olmaz! Şimdi bunların ne türlü düştüğüne bakıp uçurtmanın halini kestirebiliriz:
Memleket ağaçtan yana her gün biraz daha kelliğe doğru giderken, ahmaktan yana, ortalığı güneş sızmaz ormanlar kaplıyor. “Budalaların sayısı namütenahidir!” diyen (Fenelon), hesabını acaba hangi memlekete göre yaptı? Bu feci hakikate, politika çerçevesindeki bazı simalar senet makamında… İdrak o türlü düşmüştür ki, artık onun köklere işleyici mücerred soyundan hiçbir iz kalmamış, beş hasseye hitap edici müşahhas cinsinden ve sefil bir açıkgözlük insiyakından başka ortada tek kıymet görünmez olmuştur. Bu sefil açıkgözlük, “gemisini kurtaran, kaptan” hesabı, tamamiyle ferdîdir. Fertler arasında da birbirlerine karşıdır; siyasî ve içtimaî plândaysa müşahhas açıkgözlükten bile eser yoktur. Şaşkınlık, kekemelik, dili ve eli tutukluk, umumî vasıf…
(Türkiye’nin Manzarası, Büyük Doğu Yayınları, 7. baskı / s. 11-12)